3 Ekim 2012 Çarşamba

Psikolojik Cüceler


Cüce deyince aklıma bir tek Pamuk Prenses'in Yedi Cücesi aklıma gelirdi. Bir de sonradan öğrendiğim ve çok ilgimi çeken Beyaz Cüce Yıldızlar... 

Tanrılar Okulu'nda Stefano D'Anna'nın cücelerden kastı, Var'lıkla, özüyle bağlantısı kopmuş, sadece yokolmaktan korkmuş egolarıyla hareket eden insanoğlu olmalı...

Bu durum insanlığı öyle ele geçirmiş ki, iki uçta yaşıyor insanlar; ya etrafındaki herşeyi suçluyorlar, ya da sonuna kadar kendilerini.

Daha vahim olan kısmı ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerle (futbol, dedikodular, ev, araba, kıyafet, iphone kılıfı, dış güzellik) o kadar meşgül ki, yalan bir dünyayı yaşarken bile aslında yaşamının iyi olduğunu düşenebilecek bir cahillik seviyesine ulaşabilir.

Farkındalıkdalık uzak, küçük cüceler gibi söylenip, didişip düzeysiz bir yaşam sürerken bir Yazar Aslı Perker'in Sufle kitabının bir yerinde yazdığı "her zaman bir sonraki adımını göremeyecek kadar umut dolu olmuştu" cümlesini hatırlatan ancak bir uyuşturucunun vereceği bir iyimserlik içindedirler.


D'Anna satırları:

"İnsanlar, küçük psikolojik cüceler haline geldiler... Hatta böcekten bile küçük. Kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırarak dünya üzerinde dolaşıyor, bir tür suçluluk duygusu besliyor ve korkuyorlar.

İnsan bir kez bu alçalma düzeyine indiğinde, ihanet etmekten, suçlamaktan, yakınmaktan, kendine acımaktan ve yalan söylemekten, özellikle de, yaşadığı sorunun önemsiz, takıldığı ayrıntıların değersiz, arada bir karşılaştığı sorunların ufak tefek ya da anlık terslikler olmasının dışında yaşantısının aslında mükemmel olduğuna inanarak kendine yalan söylemekten başka bir şey yapamaz hale gelmiştir.


Dünya senin çiğnediğin bir sakız parçasıdır; dişlerinin biçimini alır."
[Tanrılar Okulu]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder