24 Aralık 2014 Çarşamba

Exodus: Gods and Kings


İnsan doğduğunda kendinin ayrı bir birey olduğunu bilmez; anne ile birdir ve bebekken çok cesurdur, korku nedir bilmez. Bedeninin farkına varmaya başladığında ayrı bir birey olduğunu fark eder... Ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğunun farkında varır. Bedeni güçlendikçe zihnin yarattığı ikilik rekabete ve çekişmelere yol açar. Bireysel düzeydeki bu ikilem toplum düzeyinde savaşlara ve zorbalıklara yol açar. Artık savaşacak, kendini karşılaştıracak bir şey kalmazsa insan artık kendisine yeni bir rakip bulur: Tanrı!

Mısır imparatorluğunun da durumu bunun gibidir, halkları köle gibi kullanarak devasa tapınaklar ve heykeller yaparken, hep daha fazlasını ister güçlü içerideki ikilem yok olmaz ve beslenmek ister...

Ancak artık müdahale gelmek üzeredir...


Annesi tarafında nehre bırakılan Musa, Firavun’un üvey evladı olarak büyür... Fiziksel olarak da statü olarak da güçlüdür. Gerçekleri öğrendikçe önce inkar edecek, sonra acı çekecek, sonra sakinleşecektir... Bir süre sonra kendini bulan Musa bu çelişkileri içinde barındırsa da artık ona Tanrı’nın yarattığı akışta Peygamber olmak düşecektir...

Her ne kadar Kur’an’da anlatılan Musa’nın hikayesi ile çelişen yanlar varsa da, herhangi bir bakışı olmadan izlendiğinde hikayenin içine girip yaşıyor insan.


Film, ünlü yönetmen Ridley Scott tarafından çekilmiş. Oyuncu kadrosu özenle seçilmiş. Christian Bale, Joel Edgerton ve John Turturro baş rollerde... Sigourney Weaver ve Ben Kingsley geçerken rol alalım demiş gibi dursalarda varlıkları filme değer katmış. Görsel efektleri, müzikleri ile harika bir yapım olmuş. 3300 sene önceye götürüyor insanı...
Musa: Söylediğini yaptın mı?
Zipporah: Ne söyledim?
Musa: İnancını benim için bırakacağını.
Zipporah: Hayır.
Musa: Güzel. Çünkü ona her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacaksın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder