27 Ocak 2011 Perşembe

Meslekler ve Kazançlar


Hollandalı bir futbolcu şöyle bir demeç vermiş: "Biz yaptığımız iş için hak ettiğimizin çok ama çok üzerinden paralar kazanıyoruz, sonuçta ben futbol oynamayı sevdiğim için oynuyorum."

Kimisi halı sahada futbol oynamak para harcarken, profesyonel oyuncular astronomik rakamlar kazanabiliyor... Bu tüm sporcular için geçerli değil, ancak bazı ülkelerdeki ilginç sporlar hariç ağırlıklı olarak futbolda görüyoruz bu durumu... Sevilen ve takip edilen "popüler" dediğimiz spor dalları ile ilgili daha çok...

Benzer durumlar şarkıcı, manken ve "bazı" sinema oyuncularında da mevcut.

Bir şarkı nelerden oluşur? Uzman değilim ama melodi, söz ve tabii yorumlayan kişiden oluşur diyebiliriz. Bazen garip olan çok usta söz yazarlarının ve bestecilerin elinden çıkan şarkıları söyleyenler onlardan çok daha fazla kazanması... Klasik müzikte genelde şarkıcı yoktur, besteciler vardır; ancak bugünkü kadar şanslı değillerdi sanırım. Örneğin Beethoven'in açlık içerisinde öldüğü söylenir. 

Peki, bu insanlar bu paralar haksız mı kazanıyorlar? Zorla mı alıyorlar? Buna ne sebep oluyor? Bu insanları geçici bir süreliğine de meşhur yapıp müthiş kazançlara boğan bizler değil miyiz? Mankenlerin, futbolcuların, şarkıcıların kitapları, filmlerini, yemek kitaplarını, televizyon programlarını, gazeteciliklerini, tavsiyelerini almıyor muyuz?!

22 Ocak 2011 Cumartesi

Flipped

















"Babamla olmak güzeldi. Pek konuşmuyorduk. Ama sessizlik bizi kelimelerden daha çok birbirimize yaklaştırıyordu." 
Sadece bizim babalarımız değilmiş sessiz bağ kuran... Konuşmaktan çok daha güçlü bir bağ kurar sessizce hayatı paylaşmak, ruhları dinlemek...

2010 yılında vizyona giren Flipped tüm aile bireyleri ile beraber izlenebilecek keyifli bir film. Kadın ve erkeklerin farklı bakış açılarını çarpıcı ve eğlendirici bir şekilde gösteriyor. Çocukların ve eşlerin birbiri arasında kurulmayan iletişimden dolayı kendi algılarıyla aynı evin içinde farklı yaşamlar sürüyorlar...

Hayatı boyunca hayallerinin peşinden koşmayan baba, bunu tüm dünyayı suçlayarak ve küçük görerek yansıtıyor...

13 Ocak 2011 Perşembe

Black Swan

"Kusursuzluk, sadece kontrol değildir, aynı zamanda kendini serbest bırakabilmektir."

Film Kuğu Balesi'nde başrol oynamak isteyen bir genç kızı (Natalie Portman) konu alıyor. Eski başrol oyuncusu olan Beth (Winona Ryder) kendisinden 10 yaş küçük olan Natalie Portman'a gerçek hayatta da tahtını kaybediyor gibi... Portman'ı ilk defa 13 yaşında oynadığı Leon filminde hatırlayabiliriz; müthiş bir ivme ile oyunculuğunu üst noktaya çıkartıp Siyah Kuğu ile Altın Küre Ödülü'ne da hak kazanıyor.

Gelelim filme; öncelikle Kuğu Gölü balesinin hikayesini hatırlayalım:

"Kötü bir büyücü çok güzel bir kıza kuğuya çevirmiş, gölün sularıysa o ve arkadaşları için ağlayan ailelerin gözyaşlarından oluşmuştur. Büyüyü bozacak tek şeyse, bir erkeğin ona tüm kalbiyle aşık olmasıdır. Prens, Odette'e aşık olur ve aşkını söyleyecekken, büyücü gelir! Odette'i elinden alır ve kuğulara yüzmelerini emreder.

Ertesi gün yaş günü kutlaması devam ederken, Prens'in annesi oğluna kızlardan birini seçmesini ister. Prens'in aklıysa Odette'dir, ama yine de annesinin hatırına kızlarla dans eder. O sırada büyücü kendi kızını büyüyle Odette'e benzetmiştir ve dans salonuna getirir. Prens kıza hayran kalmıştır. Olanları bilmeyen Odette ise pencereden onları izliyordur. Prens, sahte Odette'e (Odil) aşkını ilan ederken, gerçek Odette, oradan kaçar ve tam o sırada Prens hatasını anlar. Odette'in peşine düşer. Odette üzgün üzgün göle gitmiş, diğer kızların yani kuğuların arasına karışmıştır. Prens, kızı bulur ve olanları anlatıp, kızın kendisini affetmesini ister. Tam o sırada kötü büyücü ve kızı gerçek, korkunç yüzleriyle oraya gelirler. Büyücü Prens'ten sözünü tutup, kendi kızıyla evlenmesini ister ve dövüşmeye başlarlar. Prens, Odile'le evlenmektense, ölmeyi tercih edeceğini söyler, ve Odette'in elinden tutup, birlikte göle atlarlar. Büyü bozulur ve kalan kuğular insana dönerler. Kötü büyücü ile kızını da suya atarlar, onlar da Prens ve Odette gibi boğulurlar. Kızlar, Odette ve Prens'in Kuğu Gölü'nün üzerinde Cennet'e doğru giden ruhlarını izlerler..."

Balede iki rolü birden oynacak olan Nina temiz ve saflığı temsil eden "Beyaz Kuğu" rolünü başarı ile oynarken; hırs ve şehveti temsil eden "Siyah Kuğu" rolünü oynamakta zorlanmaktadır.

Nina'nın annesi vakti zamanında balerin olan, 28 yaşında Nina'ya hamile kaldığı için baleyi bırakan (?) ve bunun suçunu kızına yıkan bir kadındır.
Aşırı kontrol ve suçmalarından dolayı Nina çok kontrollü, kendi kasan ve kusursuz bir bale yapmak dışında düşüncesi olmayan bir şizofrene dönüşmüştür. Tüm bastırdığı duyguları onda karşı bir kişilik oluşturmuş ve Nina bu kişiliği hayal etmektedir...


Filmin insanı ürperten gerilim tarafı da bu karakterden dolayı geliyor.

Cinsel dürtülerini bile açığa çıkartamamış olan Nina, bu zıt karakteri sayesinde Siyah Kuğu rolünü muazzam bir şekilde başarıyor ama bunun bedelini ödeyerek...

Ebeveynler hayatta başaramadıkları hayallerinin suçlarını çocuklarına yıkıp, kontrolcü bir tavır uygulayabiliyorlar... Daha sonra bu bastırılmış duygular olumsuz bir şekilde mutlaka ortaya çıkıyor.


Filmin en etkili sözü ise kusursuzluğun ancak insanın kendini rahat bırakarak, yaratıcılığı ortaya çıkararak yapabileceği...

8 Ocak 2011 Cumartesi

V for Vendetta


















"Tanrı Yağmurda saklı."

"İnsanlar fikirler uğruna hayatlarını verirler. Ama fikirlerin duyguları yoktur."
"Suçlanacak çoğunlukla biziz, ibadet eden ve dindar görünerek şeytanın ta kendisi oluruz."

"Devlet halktan korkmalı, halk devletten değil..."

"Sanatçılar gerçeği söylemek için, politikacılarsa gerçeği örtmek için yalan söyler."

"Kişisel bütünlüğümüz sahip olduğumuz tek şey ama çok az değer görüyor, sadece onun sınırları içerisinde özgürüz."

V for Vendetta'dan alıntılar.
Tekrar tekrar seyrettikçe daha başka başka düşüncelere dalıyorum... 
İleride bir zamanda devletin halk üzerinde uyguladığı despot yönetime karşı çıkan bir deney mağduru bir kahramanın devlete karşı çıkışının hikayesi...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Atonement




Yapılan hataların kefaretini ömür boyunca taşıyor muyuz?
Ne kadar başarılı, ne kadar zengin, ne kadar takdir edilen bir insan olursanız olun, istediğiniz kadar zaman da geçsin bu içinize oturan vicdan azabından kurtulmak mümkün mü?

Genç veya tecrübesiz olan Briony Tallis'in hareketinin sonucunu düşünmeden yaptığı bir suçlamayı konu alıyor film.

Yasak bir ilişkiyi bozacak şekilde müdahele eden genç kızın ve bu aşkın hikayesi.
II. Dünya Savaşı'nın etkileri ve ortamı çok çarpıcı bir şekilde yansıtılmış... sonu ilginç filmlerden biri.


Yönetmen, Joe Wright Soloris ve Hanna gibi etkili ama bir parça ağır filmleri ile tanınıyor. Atonement ise yedi dalda Oscar'a aday gösterilmiş, ancak sadece müzikleri ile bir ödül alabilmiş.
Keira ise oyunculuğu ve güzelliği ile nefes kesiyor.
Şimdi yönetmenin yeni filmi "Anna Karanina" da Jude Law ile beraber oynayan Keira'nın performansını merakla bekliyorum.