24 Nisan 2015 Cuma

1984

“Geçmişi kontrol eden geleceği kontrol eder. Şimdiyi kontrol eden geçmişi kontrol eder.”
İnsanlık tarihine baktığımızda her dönem savaşlar görüyoruz. Okullarda tarih diye öğretilen devletler onların savaşlarından oluşuyor. Kimileri diyor ki bu insanın doğasında var. Yirmici yılda bu durum insanlığı yok edecek noktaya geldiğinde, sıcak savaş daha çok soğuk savaşa dönüştü. Sanal tehditler, varsayımlar bu şizofren durumu devam ettirdi. Matrix filmindeki bir gerçeklik devam etti, ediyor. Peki, neden böyle bir sisteme ihtiyaç var? İnsan zihninin çalışma prensibi korku temellidir. Bizi hayatta tutmak isteyen beynimizin en eski kısmı sürüngen beynimizin üç temel reaksiyonu vardır: Kaç, savaş veya hareket etmeden kal...

Bu korku onu her şeyi kontrol etme güdüsü ile kuşatır. Zıtlıklarla öğrenen beynimiz için kontrolün en kolay yolu karşıtlıklar, ikilik oluşturmaktır. Düşman, sistemin yaşaması için olmazsa olmazlardandır. Fiziksel veya sanal...  

“Ne geçmiş, ne gelecek, ne de şu an kendi içinde vardır. Gerçeklik insan zihnindedir. Hatalar yapan ve yakında ölmek üzere olan akılda değil, kolektif ve ölümsüz Parti aklındadır.”
1984 filmi, George Orwell’in aynı adlı romanından uyarlanmış bir baş yapıt. Yazarın bu kitaptaki ana fikri şöyledir: “Evrensel kandırmaca dünyasında, doğruyu söylemek devrimsel bir harekettir.” Bu filmde kontrol hat safhadadır ve sanal bir dünya içerisinde insanlar köle gibi yaşamaktadır. Bu durum Yirmi birinci yüzyıldan farklı mı dır? 9/11 denilen hikayede tavşanın ışığa baktığı gibi bakmadı mı insanlar? Orwell, romanında zihinsel uykuda olan insanoğlunu uyanmaya ve doğru düşünmeye davet eder gibi...

Filmin diğer ilginç taraflarından biri de düşünce ve kelimeler üzerindeki felsefesi... Sistem konuşmayı ve iletişimi asgari düzeye indirmeye çalışırken, düşüncelerin üzerine çıkmak ve gerçeğin farkına varmak asıl amaç. İllüzyon ya vardır ya yoktur. Bir şey ya gerçektir ya da değildir. Ya Matrix’desinizdir ya da değil...


              *Kelimelerin yok edilmesi güzel bir şey.
              -Dil mükemmel olduğunda devrim tamamlanacak.
              *Tercümeden alınan sırlar doğrudan düşünceye, otomatik olarak yanıta                 dönüşecek. Öz disipline gerek yok. Dil boğazdan geliyor, beyinden                       değil.

Filmin kahramanı Winston ise bilmektedir, bir şey bu sistemi eninde sonunda yenecektir.
Onun için önemli olan hayatta kalmak değil, insan kalmaktır...

              *Nefret, hayatın korkusu.
              -Neden nefret, sevgiden daha az hayatidir?
              *Bilmiyorum ama hayat seni yenecek.
              -Hayatı hem anlamda kontrol ediyoruz. İnsan doğasını yaratıyoruz.                        İnsanlar son derece yumuşaktır. İnsanlık vücuttur.


“Gerçek var, ve yalan var. Özgürlük iki artı ikinin dörde eşit olduğunu söylemektir.”

“Hiyerarşik bir toplum, sefalet ve cehaletin temelinde mümkün olan tek şeydir. Prensipte savaş çabası, toplumu açlıktan ölmek üzere tutmak için planlanmıştır. Savaş, aslında ona karşı olan yönetici gruplar tarafından sürdürüldü. Ve amacı zafer kazanmak değil toplumsal yapının sağlamlığını korumaktır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder