25 Temmuz 2015 Cumartesi

Bilinçli Sevgi Mi?

Hayatta birbirimizi bağlayan şey sevgidir. Duygu ve düşüncelerin kaynağı zihindir, saf sevginin kaynağı ise kalptir; ruhumuzdur. Nedir bizi saf sevgiden uzaklaştıran?
Dünyaya geldiğimizde saf sevgi ile bağlanırız her şeye; ayrı bir bedene sahip olduğumuzu bile bilmeden bir bütün olarak tecrübe ederiz ilk günlerimizi... Derken hayatımızda yaşadığımız bazı ağır olaylar karşısında travmalar yaşarız ve beynimiz bedeni koruma amaçlı duvarlar örmeye başlar. Bazen hatırlamayız bile. Kalbimiz katılaşır, kalp gözümüz görmez olur...


Ama içten içe ararız sevgiyi... Bazen birilerine ölesiye bağlanırız ve tam tersi nefret hissederiz istediğimiz sevgiyi bulamayınca. İçimizdeki boşluk dolmaz bir türlü... Doğal olarak bu duruma çok maruz kalanlar anne, baba, eşimiz gibi bize yakın aile üyeleri olur. Bağımlılığı andıran aşırı sevgi de, nefret de bizi aynı derecede kilitler.
Sevgi, hem içten, samimi, hem de nefes almaya müsaade edecek kadar mesafeli olmalıdır.
Gerçekten özgürleşmenin sırrı buradadır. Özgür olmak tek başına istediğini yapmak demek değildir. Bu çocukça bir arzudur. Bağımsız özgür bir birey olmak, kendi başına sevgi dolu olup, başkalarını da sevip onlara da kendi olma hakkını vermekten geçer. Osho’nun dediği gibi; sevgi tek başına kalabilme yetimizden ortaya çıkar. İşte bu bilinçli sevgidir.

Tüm bu bireysel olayların etkisi olduğu gibi, bizden önceki kuşaklardan ve eski ilişkilerimizden de taşıdığımız travmaların etkileri hem bilimsel olarak hem aile sistemi terapilerinde ortaya çıkıyor. Bir nevi önce nesillerin veya deneyimlerin kefareti gibi bu yükler sırtımızda bulunabiliyor. Hatta bazen bu yükler bize bir kurban bilinci kazandırıyor ki onları bilinçaltı seviyesinde sevmeye başlıyoruz. Bu tip durumları aile sistemi terapisi çalışmaları ile keşfedip anlayışımızı geliştirebilir.
Anlayış farkındalığı artıracak, dolayısıyla özgür bir hayata kapılar açılacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder