24 Ekim 2015 Cumartesi

Blueberry


“Bir gün kendini tanımaya karar verirsen savaşçının yolunu seçmek zorunda kalacaksın. Ruhunun karanlıklarına ulaşacaksın. O zaman, korkularını alt edebilirsen kim olduğunu anlayacaksın.”
Fail ile kurban iki sevgili gibidir... Birbirlerine görünmez bir bağ ile bağlanırlar; biri beyaz biri siyah, biri kötü biri iyi... Yüzeyde ne olursa olsun herkes bir rolü üstlenmiştir. Belki kim olduklarını gerçekten bulana kadar bu tiyatro sonsuza kadar oynar. Aslında herkes ve her olay aynalık yapmaktadır. Ne varsa hepimizin içinde de vardır. Olmasa bunu göremezdik. İster iyi maskesi, ister kötü maskesi takalım, bunun derinlerinde egonun oluşturduğu korku yatar... Yarattığı kimliğin yok olma korkusu. Bu korkular ile yüzleşmeden kim olmadığımızı anlayabiliriz. Tüm sahteliği, gerçek olmayanı bıraktığınızda geriye kalan hakikatten başka ne olabilir?

Yaşanılan tüm olaylar bizim uyanmamız için bir uyarı gibiyken biz bu olayların çok ağır olanlarını travma olarak nitelendiriyor ve ya bu durumdan uzak durmaya ya da tamamen unutmaya çalışıyoruz. Travma ise nedir? Bir tehdit karşısında "kaçma – korku" veya "savaşma – öfke" tepkisini veremediğimiz durumda donup kalmamızın bir sonucudur. Korku ve/veya öfke bedende bloke kalır ve biz bazen olayı bile tam hatırlayamayız ve hayatımızda benzer olaylar bize gelmeye devam eder. Önemli olan ise ne olduysa bununla yüzleşmek ve bu sefer biraz daha farklı bir deneyimle travmanın içinde geçmektir. Bu bir parça zorlayıcı ve acı verici olsa da tüm bunların aslında bizi güçlendiren ve uyanmamızı sağlamak için olduğunu görürüz... İşte gerçek özgürlük bu noktada başlar.

Tüm öfkeler, tüm korkular ile yüzleşildiğinde eriyip giderler... Ve geriye sadece sevgi kalır. Zamanın ve mekanın ötesinde başka ne olduğunu sanırız ki?

Blueberry filminin kahramanı Mike Blueberry aşık olduğu hayat kadını ile beraberken başından zor bir olay geçer. Onları rahatsız eden Wallace’ın karıştığı olayda sevdiği kız ölür. Kendisi de yaralı bir şekilde kaçar ve Kızılderili bir kabile onu kurtarır. Bir süre onların yanında yaşayan Mike daha sonra şerif yardımcısı olarak kasabada görev yapar. Kaderleri birleşen Mike ve Wallace tekrar karşılarlar ve artık geçmişle yüzleşmenin zamanı gelmiştir.


Kızılderili kabilenin gizli sırrının peşinde koşan Wallace ve Mike başka bir boyutta kendi korkuları ve pişmanlıkları ile yüzleşir. İnkar edilen duygular ve bastırılmış olaylar Mike’ın üzerinde bir yük gibidir. En sonunda, bunlarla barışan Mike, artık özgürdür...
“Duygu ve düşüncelerine dikkat et. Artık temel olarak ne olduğunu biliyorsun. Öbür dünyaya hoş geldin...”

2 yorum: