9 Nisan 2016 Cumartesi

A Country Called Home


Ellie, 11 yaşındayken, babası aşırı alkollü olduğu halde arabayı kendisi kullanır, kaza geçirirler ve kazadan bir gün sonra annesi vefat eder. Ellie bir süre babası ile kaldıktan sonra teyzesinde yaşamak üzere babasından ayrılır. Ellie için hem kazanın kendisi hem de annenin kaybı büyük bir travma yaratır. Babasının annesini öldürdüğüne inandığı için onu suçlar. Yıllar sonra Ellie ve abisi Teksas’ı terk eder ve babaları ile bir ilgileri kalmaz. Onu yokmuş varsayarlar... Hayatları bir şekilde devam eder; ta ki Teksas’dan bir telefon gelene kadar... Baba vefat etmiştir ve Ellie tek başına memleketine geri döner... Yasal olmayan üvey annesi, onun oğlu, Ellie’nin arkadaşı ve babaannesi ve dedesi...

Genellikle yüzeydeki hikayeler ile ailemizden birilerini reddeder, nefret eder ve hatta defterden sileriz. Bazen de başka sebeplerden dolayı tam tersi bu kişilere aşırı bağlanırız. Aşırı nefret ve aşırı sevgi arasında çok büyük bir fark yoktur. Her iki durum da sağlıksız bağlardır. Önemli olan kaçınılmaz olarak bağlı olduğumuz ailemiz, köklerimiz ve atalarımız ile sağlıklı bağlar kurmaktır. Özgürlüğe giden tek yol budur. Peki, Ellie’nin hikayesinde olduğu gibi son derece sorumsuz ve alkolik bir babamız varsa veya daha beter hikayelerin kurbanıysak bunu nasıl başarırız?

Bir sorunu çözmenin tek yolu, o soruna odaklanmayı bırakıp daha geniş bir bakış açısı ile bakmaktır. Sorunun arkasında yatan dinamikleri anlamaktır. Evrende bir yaprak bile Yaradan’ın izni ve haberi olmadan yere düşmez. Peki Yaradan neden bize bu kadar acımasız davranmıştır? Yoksa bu sadece zihnimizin bakış açısı ile oluşan bir düşünce midir?


Evrende her şey bir sistemdir. Her şey her zaman hareket halindedir ve sistemin parçaları birbirini etkiler. Bireylerin ise en fazla etkilendiği sistem aile sistemidir. Kendi babamızın da anne-babası, onların da anne-babaları vardır... Bu nesiller boyunca bu şekilde devam eder. Üç nesil geriye gittiğimizde sadece anne ve babaların sayısı toplam 14’dür. Kardeşleri ve diğer sisteme dahil olan kişileri sayarsak bir kişiyi ortalama 50-60 kişi doğrudan etkiliyor olabilir.

Ellie, kasabada hikayesini destekleyecek bir çok kişi ile karşılaşır. Kimse babasını sevmemiştir, cenaze törenine çok az kişi gelir, çevresindeki herkes onun kötü biri olduğuna emindir. Ellie ise kendi hayatında sorumsuz bir erkek arkadaş ile beraberdir. Belki de bilinçaltından babasını aramakta ve ona benzer sorumsuz erkekleri çekmektedir. Diğer yandan yaptığı tasarımlar ile diğer insanlara yardım etmeye çalışır. Bu da annesini kurtarma ve yardım etme isteği ile özdeşleştiği anlamına gelebilir. Babaannesi ve dedesi ile yakınlaştıkça babasına bakış açısını biraz da olsa değiştirmeye başlar.


Gerçek şudur ki, ne olursa olsun kendi anne-babamız bizim için en doğru anne ve babadır. Biz de onlar için en doğru evladızdır. Bize veremediklerine değil de verebildikleri kadarına odaklanmak bizde büyük bir değişim yaratabilir. En kötü durumda bile bize hayatı vermişlerdir. Bu bir gerçektir. Anne ve babamıza bunun için yürekten, içtenlikle teşekkür etmek, onları ve tüm atalarımızı onurlandırır. Onların sorumluluklarını onlara bırakmak, olan olayları olduğu gibi kabul etmek, geçmişimizle barışmamızı ve travmadan etkilenen küçük yaşta kalmış parçalarımızın büyümesini sağlar. Anne-baba ve kendimizle kurulan sağlıklı bağlar bizi özgür kılar. Bilinçaltından aradıklarımızı değil, gerçekten bizi tamamlayacak kişileri çekmeye başlarız...
Ellie, üvey annesine evde bir keman olup olmadığını sorar; evde böyle bir keman yoktur. Babasından kalma anahtarı alır ve babasının bankasının kasasına gider... Bu kasanın içerisinde sadece tek bir şey mevcuttur: Ellie’nin aradığı keman...

2 yorum:

  1. Merhaba blogunuzu takibe aldım, bloguma da beklerim.. birde çok merak ettim, bu kadar sayfa goruntulemenizi nasıl yaptınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Memnuniyetle :) Bunun için özel bir şey yapmadım. Düzenli yazıyorum ve facebook sayfasında da paylaşıyorum. Sevgiler

      Sil