2 Ağustos 2017 Çarşamba

Rollerimiz ve Çocukluk


İnsan ancak sosyal bir şekilde hayatta kalabilmektedir. Bu sebeple sosyal hayat, bir aileye veya topluluğa ait olmak bizim için hayatta kalma meselesidir. Hayatımız boyunca sosyal çevremizde bir çok rolümüz olur. Aldığımız ilk rol; evlat rolüdür. Tanısak da tanımasak da hepimizin bir annesi, bir de babası vardır. Zaman içerisinde kardeş, arkadaş, sevgili, eş ve ebeveyn derken bir çok role bürünürüz. En büyük tehlike ise bu roller ile fazlaca özdeşleşerek kişilik dediğimiz sanal durum ile kendimizi tanımlamaktır.

Hayatta edindiğimiz roller gün boyunca değiştirip değiştirip kullanırız. Akranlarımızın yanında arkadaş rolüne, anne ve babamızın yanına gittiğimizde evlat rolüne gireriz. Bazen bu çocukluk rolünü iş yerinde de sergileriz. İnsanların çoğunda çocukluk veya ergenlik parçaları bulunur. Bu açıdan baktığımızda otuz yaşını geçmiş olan yetişkin/iş adamı/ebeveyn maskesi ile dolaşan bir çok çocuk veya ergene rastlayabiliriz. Tetiklenme anlarında bu kişiler hemen küsebilir, aşırı tepki gösterebilirler. Genellikle sahip oldukları maddi ve manevi metalar ile hava atabilir, dedikodu yapabilir ve sürekli kendilerini başkaları ile kıyaslayabilirler.

Psikolog Eric Berne, Transaksiyonel analizde insan iletişimini üç kategoride değerlendirir: Çocuk-Yetişkin-Ebeveyn. Yetişkin olmamıza rağmen akranlarımızla veya iş arkadaşlarımızla  olan ilişkilerimizde çocuk veya ebeveyn rolüne giriyor olabiliriz. Böyle bir durum varsa bu üzerinde çalışılması gereken bir konu olabilir.


Neden Bu Parçalar Oluşur?
İnsan beyni hayatta kalmak için tehlikeli bir durum karşısında ya savaşır ya da kaçar. Eğer her iki ihtimal de mümkün değilse son bir tepki kalır geriye: Donmak. Genellikle çocukluk döneminde savaşmak veya kaçmak çok zor olabilir. Özellikle de travmaya sebebiyet veren kişi sevdiğimiz veya muhtaç olduğumuz bir aile bireyi olursa...

Bu durumda beyin acıdan kurtulmak için travmatik parçayı ayırır ve saklar. Karşılığında hayatta kalma parçasını geliştirir. Travmatik parça ise olayın gerçekleştiği yaşta kalır. En eski parça ise en güçlü ve en hassas parçadır. Eğer o parça tetiklenirse o kısım devreye girer ve kişi birden bire çocuk gibi davranabilir.

Çocukluğumuzla Barışmak
Tüm bu parçaların bütünlenmesi çocukluk dönemi ile başlamalıdır. Hatta bazen ana rahmindeki halimizle, çünkü anne hamilelik sürecinde yaşadığı endişe ve tehlikeler bebeğe aktarılır. Anne ve babamızdan aldığımız hayatı minnetle almak ilk adımdır. Bu adımı tamamladıktan sonra çocukluğumuzda olan olayların tamamını sevgiyle kabul etmek, içimizdeki parçaların bütünleşmesi için önemli bir adımdır. Çocuk anne-babasının verebildiği kadarını almalıdır. Bu zor gibi gözükse de, kalben yapabilene kadar üzerinde çalışılmalıdır.


Üzüldüğümüz, şikayet ettiğimiz, kızdığımız her olayı ve kişiyi dışlarız. Dışlanan her birey ailede temsil edilir. Bakamadığımız olaylar ve kişiler bizi zayıflatır. Oysa bu durumlara yorum yapmadan, iyi veya kötü olarak yargılamadan olduğu gibi arkasındaki derin dinamikleri de anlayarak bakarsak güçlenmeye ve zenginleşmeye başlarız. O zaman büyümeye başlarız.

Bazen durum tam tersi olabilir, anne ve babanın fazlasıyla verdiğini düşünen çocuk bunun altında ezilebilir ve devamlı geri vermek isteyebilir. Ancak çocuklar da büyüyünce kendi çocuklarına veya diğer insanlara vereceklerdir. Başkalarına verebileceğini bilen çocuklar artık gönül rahatlığı ile alabilirler...


Tüm bunlar için çalışmamız gerektiğini nasıl anlarız? Öz benliğimizi maskeleyen zırhı kaldırmak için ilk başta bu zırhın farkına varmalısınız. Onu tespit etmenin en iyi yolu kendimizi ve hareketlerimizi gözlemlemektir. Belirtiler genel olarak bizi rahatsız edenlerdir: mutsuzluk, tatminsizliktir, endişe, korku, utanç, kifayetsizlik veya depresyon... Genellikle hayatta kalma parçası, travmatik parçayı gizler. Bu parçalar kendimizi korumak, beğendirmek ve toplum tarafından kabul görmek için kullanırız. Bu belirtilere sahip olmanın normal olduğuna ilişkin kanı bizi aldatırsa, kendi parçalarımızı tespit etmek zor olabilir. Sabırlı, içten ve tarafsız olmak kilittir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder