Hepimiz derinden ailemize bağlıyız, bir çok öğretiye göre
ailemizi biz seçeriz...
Bir sonraki evreye kadar yardana yaklaşmak için en uygun olan ailemizi... Bu bağın kavrayamayan zihin bize bu dünyadaki hikayelerle bir çok karakter oluşturur. Başımıza gelen kötü olayları bahane olarak kullanmaya ve bazen kurban kimliğini oluşturmamıza sebep verir. Çünkü durum ortadadır, ortadaki berbat bir aile bireyi ve olaylar vardır. Bu haksızlıktır! Bu haksızlık gibi görünen zorluklar ise ortaya sıra dışı diye tabir ettiğimiz insanlar çıkarır ortaya... Onlara seçilmiş kişi gözüyle bakar zihin yine kendini kandırarak... Onlar mı sıra dışı, yoksa biz mi zorluklardan, geçmişimizden, kendi yansıttığımız parçalardan içselleştirip özümüze, Yaradana daha yaklaşmıyoruz?
Bir sonraki evreye kadar yardana yaklaşmak için en uygun olan ailemizi... Bu bağın kavrayamayan zihin bize bu dünyadaki hikayelerle bir çok karakter oluşturur. Başımıza gelen kötü olayları bahane olarak kullanmaya ve bazen kurban kimliğini oluşturmamıza sebep verir. Çünkü durum ortadadır, ortadaki berbat bir aile bireyi ve olaylar vardır. Bu haksızlıktır! Bu haksızlık gibi görünen zorluklar ise ortaya sıra dışı diye tabir ettiğimiz insanlar çıkarır ortaya... Onlara seçilmiş kişi gözüyle bakar zihin yine kendini kandırarak... Onlar mı sıra dışı, yoksa biz mi zorluklardan, geçmişimizden, kendi yansıttığımız parçalardan içselleştirip özümüze, Yaradana daha yaklaşmıyoruz?
Wild filminin
kahramanı Cherly, alkolik olan
babasından dolayı annesine ve kardeşine bir anlamda babalık yaparak büyümüştür.
Annesi Bobbi, her ne kadar mutlu ve
olumlu olmaya çalışsa da, “Her zaman birisinin kızı, annesi veya karısıydım,
hiç bir zaman kendi hayatımın sürücü koltuğunda olamadım” diyerek ne kadar
kimlik bunalımında olduğunu ortaya koymaktadır. Hep manzaralı bir ev hayali
kuran Bobbi, kapana kısıldığının sinyallerini vermektedir. Cherly’in kocası da
filmde çok fazla gözükmese de Cherly için bir ebeveyn gibidir... Annesinin
ölümünden sonra sanki çocuğu ölmüş gibi dağılan Cherly, “Tanrı, acımasız bir
sürtüktür” diyerek isyan eder. Tanrı ile olan bağını kaybeden Cherly, yerine
uyuşturucu ve cinselliği koyar. Bu durum, aralarındaki sevgiye rağmen evliliği
bitirir!
Artık Cherly’in kendini bulmasının zamanı gelmiştir. Sırtına
iki kişilik bir çanta alır ve 1,100 millik (1,770 km) yolu yürümeye başlar... Kendini
affedecek mi? Geçmişi affedecek mi? Tanrıyı affedecek mi?
İki dalda Oscar adayı olan filmin yönetmeni, Dallas Buyers Club ile Oscar ödülünü
kılma payı kaçıran Jean-Marc Vallée... 2011 yılındaki Café de Flore’deki başarısı dikkate değer. Filmi tek başına
sürükleyen Reese Witherspoon, en iyi
kadın oyuncu ödülüne aday. Alıştığımız komedi ve romantik filmlerin aksine bu
filmdeki zor rolün üstünden fazlasıyla gelmiş. Az rolü de olsa 1967 doğumlu
usta oyuncu Laura Dern, 1991’de
kaçırdığı ödülün peşinde.
Cheryl: Ya kendimi affetseydim? Düşünüyorum. Ya tüm yapmamam gereken şeyleri yapmış olmama rağmen kendimi affetseydim? Ya ben bir yalancı, bir sahtekarsam ve yaptıklarımı istediğim ve ihtiyaç duyduğun için yapmanın dışında hiç bir mazeretim yoksa? Ya çok üzgünsem, ama zamanı geriye sarsam bile başka türlüsünü yapamayacak olsam? Ya tüm o adamlarla beraber olmak istediysem? Ya uyuşturucular bana bir şey öğrettiyse? Ya hayır yerine evet doğru cevapsa? Ya herkesin yapmamam gerektiğini düşündüğü onca şey beni bugün bu noktaya getirdiyse? Ya hiç günahlarımdan arınmamışsam? Ya zaten öyleysem?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder