16 Ağustos 2015 Pazar

The Road Within


Tüm yollar aynı yere çıkar. Tüm kaderler bizi aynı kaynağı doğru iter; hali hazırda olduğumuz yere; olduğumuz şeye... Aslında sadece ne olduğumuzu unutmuşuzdur. Eninde sonunda farkına varırız ki Evrende her şey birbirine bağlıdır ve içi içe geçmiş sistemler, ilişkiler vardır sadece. Bu sistemin en temelinde de aile sistemi vardır. Tüm bireysel ve ailemizden taşıdığımız yükler karşısında zihnimiz bedeni hayatta tutmak adına korku ile mücadele etmenin yollarını bulur. Bunlara direnmek için kişilik parçaları ve maskeler üretir ve biz bunlarla özdeşleşebiliriz. Tüm başımıza gelenler, takıntılarımız, bağımlılıklarımız ve hastalıklarımız bize özümüzle aramıza giren yükleri hatırlatırlar ve kim olduğumuzu hatırlamamızı sağlarlar. Bedenimizde bunları hatırlatan semptomlar ve kişilik parçaları bazen ileri boyutlara varabilir; bağımlılıklar, şizofreni, anoreksi, panik atak vs. Bunları anlamak için derin bir anlayış ve bakış açısı gerekir.

Ancak, en yıkıcı olan bu hastalık veya rahatsızlıklara sahip olan insanları, sanki suç onlarınmış gibi dışlamak veya görmezden gelmektir.


Filmin baş roldeki kahramanı Vincent, çocukluk zamanında Tourette Sendromuna yakalanmıştır; bu içinden geçeni tutamayıp ağır küfür etme ve kontrolsüz tikler şekilde ortaya çıkan bir hastalıktır. Hayatta tek iletişim kurabildiği annesinin kaybı ile babası onu bir tedavi merkezine yatılı olarak yerleştirir. Tourette sendromu ise kendini ifade ile ilgili bir problem yatıyor olabilir. Vincent’ın babası oldukça sert bir politikacıdır ve oğlu için hayaller kurmaktadır. Babası bu hastalık teşhisi konduğunda hayal kırıklığına uğrar. Onunla ilgili kurduğu hayalleri, umutları yıkılmıştır. Ve artık kendi oğlu gibi bile hissetmiyordur. Ebeveynlerin çocukları hakkında oluşturduğu hayalleri ve hedefleri ne kadar ilginçtir; çocuklarına sanki şahsi projeleri gibi davranırlar...

Vincent, temizlik takıntısı olan Alex ile aynı odayı paylaşmaktadır. Diğer bir arkadaş daha edinir Vincent; anoreksi olan Marie... Film üçünün araba çalarak okyanusa doğru yola çıkmaları ile hareketlenir, bu onlar için oldukça zorlu ve bir o kadar da iyileştirici bir yolculuk olacaktır. Vincent ve Marie’nin yakınlaşması Marie’de bir ikilem oluşturur. Anoreksinin anlamı hayatı reddetmektir; bir şekilde kişi kendini sevmez ve her şeyi reddeder. Vincent ona yeniden yaşama sevinci hissettirmiştir...
Vincent’in babası ise bir yandan kendi ile yüzleşmektedir.


Filmin yazarı ve senaristi Gren Wells, 2011 yılındaki A Little Bit of Heaven ile başarılı bir filmin senaryosuna imza attıktan sonra bu filmde yönetmenlikte de başarılı olabileceğini göstermiş. Genç kahramanları oynayan Robert Sheehan, Zoe Kravitz ve Dev Patel ise iyi iş çıkarmışlar. Oldukça etkileyici ve duygusal olarak yoğun bir film.

1 yorum: