Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur. Karşılaştığımız
insanlar da hayatımıza tesadüfen girmezler. Her kişi, bizim hayatımıza bir
şekilde dokunur... Biz bazılarını olumlu, bazılarını da olumsuz olarak
tanımlarız. Ancak nasıl olurlarsa olsunlar, hepsi de farklı bir fırsattır bizim
için. Özellikle de bize en ters gelenler...
Bir romandan uyarlama yapılan The Fundamentals of Caring adlı filmin kahramanları da işte böyle
bir araya gelmiş: En fazla on senesi kalmış tekerlekli sandalyeye mahkum bir genç,
çocuğunu kaybettikten sonra evlenme aşamasına gelmiş bir bakıcı, evden uzaklara
giden bir kız ve kocası ortalıkta olmayan doğurmak üzere olan bir kadın...
Travmalarımız ve
İçsel Parçalar
Hayatını tekerli sandalyede geçiren ve rutin bir hayat süren Trevor'ın, sarkastik bir komedi anlayışı
vardır. Bu hali onun yaşadıkları karşısında geliştirdiği kişilik parçasıdır;
eşek şakaları ve her şeyle dalga geçmesi bir maskedir. Rutin hayatı ise koruma
kalkanıdır. Babası onu küçükken terk etmiştir... Hayatı eski yazar Ben ile karşılaşıncaya kadar aynıdır...
Ben, çocuğunu kaybettikten sonra, bakıcılık eğitimi almıştır. O da içsel olarak
koruyamadığı oğlunu kurtarmanın yolunu, başkalarına yardımcı olmakta arar...
Yardım Etmek
Ben, yardım etmenin kurallarını şöyle öğrenmiştir. Sor,
Dinle, Gözlemle, Yardım Et ve Tekrar Sor... Ancak yardım etmenin dinamikleri o
kadar kolay değildir. Öğretmen-öğrenci veya Yardımcı-yardım alan ilişkisi bir
sembiyotik ilişkiye dönüşmemelidir. Derinde yaşanan sıkıntının yerine bir
başkası konmuş olur. Trevor, Ben’i babası, Ben de Trevor’ı oğlu yerine
koyabilir.
Diğer önemli bir konu da yardım edenin niyetidir; bu kendini
iyi hissetmek için olabilir. Her iki durumda da yardım eden kendini daha üstün
bir konuma yerleştirmiş olur.
Bazen eylemsizlik en büyük yardım olabilir. Sadece orada olmak yeterlidir. Orada; ne geçmişte ne gelecekte... Yardım etme ihtiyacınızı dizginlemek ve bu ihtiyacınızın sebebini araştırmak durumundasınız. "Anlamaya yardım etmek", gerçek yardımdır.
Yetişkinlik, Ebeveynlik
ve Korkularımız
Çocukluk ve ergenlik döneminde şahit olduğumuz olumsuz
ebeveynler, çiftler ve bizlere empoze edilen korkuya dayanan hayat planı ve
sistemin içerisinde büyüdükçe güvenlik arayışımız artar. Ebeveynlerimizin
yaptığı hataları tekrarlamak en temel görevimiz haline gelir. Bu durum da bizi
daha da ihtiyatlı yapar. Derken çocuk sahibi oluruz ve endişe etmeye;
alamadığımız ilginin (eğer alamamışsak) gereğinden fazlasını çocuğumuza vermeye
başlarız. Onların otonomi ve bağlı yaşama dengelerini alt üst ederiz..
“Neden yaşlı insanlar korkak oluyor? Yavaş yavaş mı oluyorsunuz, yoksa bir gün uyanıp aynaya bakınca şöyle mi diyorsunuz? ‘Bugün dev bir korkağım.’”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder