7 Ağustos 2016 Pazar

Umudun Arka Yüzü

İnsanlık acılarını en aza indirip, keyif aldığı durum veya eylemleri azami düzeye çıkarmayı arzular. Kişi keyif aldığı, kendini güvende hissettiği durumun değişmesini istemez; küçük tahmin edilebilir değişiklikler dışında sabitlemeye çalışır her şeyi... Bu durum, fiziksel koşulları kapsadığı gibi psikolojik koşulları da içerir... Zihin kendi fikrinin aksi bir fikir karşısında kendini tehdit altında hisseder... Tüm bunlar ben-sen, biz-siz ayrımını körükler. Terazinin hangi tarafında olduğunuzun çok büyük bir önemi yoktur, eğer bir tarafsak, dengeyi bozmaya her halükarda destek olmaktayız.


İşler bizim istediğimiz gibi gitmediğinde ise bize verilen en tatlı oyuncağı çıkarırız: Umut!
Bir çok kurum, akım, inanç bize umut vadetmiştir. Umut ise gelecekle ilgilidir. Geleceği hiç bir zaman, hiç bir kimse tahmin edemez.
Umut, yargı, beklenti ve varsayım içerir...
Bir şey umut ediyorsan, diyelim ki daha iyi bir işe girmek... 'Bu işe  girmek', senin ve çevrende olanlar için en iyisi olduğu yargısı, beklentisi içerisindesindir. Bu varsayım üzerine hareket eder, enerjini harcar, olmazsa da hayal kırıklığına uğrarsın.

Oysa ki neyin olacağını ve olacakların sonuçlarını bilmiyoruz, kimse bilemez... Belki de Çinli Çiftçinin hikayesini duymuşsundur. Olan olaylara iyi veya kötü olarak sınıflandırmak sadece zihnin geçmiş bilgi ve deneyimlerine dayanarak yaptığı bir eylemdir.


Peki, durum böyleyken, şu soru aklımıza gelebilir. Hiç bir şey yapmadan oturalım ve kaderimize teslim mi olalım? Bu tam olarak doğru değildir. İlk önce doğru olarak bildiğimiz kesin gibi görünen bildiklerimizi gözlemlemeli ve sorgulamalıyız. Otomatik pilotta yaşayan bilinçdışı kısmımızın farkına varıp, evrene şöyle bir bakmalıyız. Kazanacağımız anlayış bizi bir anlamda sürücü koltuğuna oturtacaktır.

Evrende öyle bir sistem vardır ki, kişinin çok ötesinde... Hayat, kişinin ötesinde, sonsuz bir güç tarafından idare edilir. Kontrolü bıraktığımızda hayatımızın seyrinde bir farkındalığımız oluşur. Olanı olduğu gibi, yargılamadan, yorum yapmadan kabul edersek, zihinle tepkiden ziyade farkındalık devreye giriyor... Yargı, beklenti, umut, varsayım artık konu olmaktan çıkıyor...

Nehirde bir kayaya tutunmak veya tersine yüzmek yerine, akıntıya bırakıp, gidilen yönü görmeye ve belki de biraz kalpten anlamaya başlıyoruz. O vakit gelen engelleri en az sıkıntı ile geçip gidiyoruz, çabasız... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder