22 Mayıs 2013 Çarşamba

İyi, Kötü?..


Bir çok öğretiye göre iyi ve kötü diye bir şey yoktur. İyi ve kötü, ancak cahillikten doğmaktadır. Alan Watts’a göre ise cahillik yanılsama bağımlılığından doğmaktadır. İyi ve kötü, kişinin yaşadığı ıstırabı yorumlamasından kaynaklanan birer yanılsamadır. Dayanılmaz arzular hissettiğimizde, Carl Jung’ın 'gölge' olarak adlandırdığı şeyle yüz yüze gelir, eski radyo programlarında olduğu gibi, gölgenin bize yukarıdaki ürpertici soruyu sorduğunu duyarız. Jung, gölgenin içimizdeki değersiz varlık olduğunu söyler. Asla yapmayacağımız şeyleri yapmak isteyen bir varlık...
Gölge... Şeytan, cadı ya da benzeri şeylerle simgelenen ortak bir olgudur.” [Frieda Fordham]
Karşıtlıklar ve dualite ile öğrenen ve bu şekilde düşünen zihnimiz, ikilem ve ayrımlarla koşullanmıştır. İyi ve kötü kavramları kendini her yerde gösterir; tartışmalarda, filmlerde, deneyimlerimizde ve hatta en basit ‘Nasılsın?’ sorusunda...

Gerçekten var mıdır iyi ve kötü? Hiç dikkatlice inceleyip araştırdınız mı? 'İyiyim' dediğinizde gerçekten ne anlatmaya çalışıyorsunuz? 
Hayatımızda vuku bulun tüm olaylar bir sebepten dolayı meydana gelir, kurban ve suçlu birbirine görünmez bir bağ ile bağlıdır sanki... Gün gelir, bir anda yer değiştirirler... Suçlu, suçu işlediğini kabul ettiği an, kurbanın onu ‘affetmesine’ mahkumdur... Artık kendisi kurban durumundadır.

Hayatımızdaki önemli değişimler ve gelişimler, genellikle radikal olaylardan sonra olmuştur. Belli bir farkındalık ve aydınlanma seviyesinden sonra belki buna gerek yoktur ancak o an için ‘olumsuz’ değerlendirdiğimiz olayları çok sonra sağduyuyla incelediğimizde ‘iyi ki olmuş’ diyeceğimiz bir noktaya ulaşırız.
Kur’an’a göre dünya geçici bir oyun alanıdır... Bunu değişik şekillerde yorumlayanlar olacaktır elbette, ancak en temelinde, oyunu amaçsız bir oyun gibi oynarsanız iyi, kötü yoktur... Eğlence, öğrenme ve gelişme aracıdır oyun... Anne aslanın yavruları ile oyun oynaması gibidir bu...

Her olayda vardır bir kısmet...” sözü ne güzel söylenmiştir. Kaderimizin ötesinde her olayda bir uyanma fırsatı var mı? Nasıl mı göreceğiz? Önce zihinden özgürleşmek, onunla olan özdeşleşmeyi terk etmek gerekiyor. Zihninizi gözlemleyerek, nasıl koşullanmış olduğunu görerek, nasıl ve neden taraf tuttuğunu anlayarak başlayabiliriz... 

Tüm duygu ve düşünce kalıpları ile çalışan zihnin ötesine geçtiğimizde atalarımızdan ve kendi geçmişimizden taşıdığımız kaderin dinamiklerini keşfettiğimizde, sihirbazın hilesini anlamak gibi özgürleşmeye başlarız... İyi ve kötünün olmadığını, sadece olan olayların çok daha derin bir akıldan kaynaklandığını anlarız. Bu anlayış bize, zihin ile oluşturduğumuz kişi kavramını sorguladığımız bir noktaya getirir...

İşte bu noktada hiç bir şeyin kişisel olmadığını fark eder, geçmişte olanları sevgiyle kabul edebiliriz... Bu kabullenme, boyun eğmek değildir; bu bizi "kim olduğumuzu" hatırlatacak önemli bir adımdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder