7 Mart 2014 Cuma

Mükemmelin Peşinde mi Koşuyorsunuz?


Hep mükemmel olsun diye çaba mı harcıyorsunuz?
Çevreniz sizi anlamadığında veya desteklemediğinde kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz?

Hiç üzülmeyin. Mükemmellik kavramı çok mu mükemmel? Hiç de değil... 
Mükemmellik içinde yargıyı barındırır.
Yargı ise zihnin olumlu ya da olumsuz ayrım için kullandığı en güçlü silahtır. “Onların aklı kıt” der ve kendini üstün bir hale getirerek kendi için yarattığı kimliği güçlendirir. Olumlu yönde ise, “Onlar da bizim gibi kolejli” der ve egoyu topluluk boyutuna çıkartır, hem de kendi yarattığı kimliği destekler.

Bunun tam tersi ise yermedir, ‘ben hep hastayım’ veya ‘ben yaratıcı değilim’ gibi bahaneler ile kendini yargılayarak kendi için bir bahaneler kimliği oluşturur. Zihin için, yarattığı maskenin üstün ve aşağıda olmasının çok da önemi yoktur; ona öncelikle bir maske gerekmektedir.

Gelelim “mükemmeliyetçilik” kavramına... 

Mükemmel nedir?
Kişisel olarak, herkese göre “mükemmel” diye tarif edeceğimiz nesne, kişi, olay değiştiğine göre bu sadece bir yargı, varsayım, düşüncedir. Düşüncenin kaynağı olan zihni besleyen iki ana madde ise deneyim ve hatırasındaki bilgidir. Bunlar geçmiş kaynaklı olup sınırlıdır.



Peki ya, evrensel boyutta “mükemmellik” – belki de ruhani boyutta – var mıdır?
Benim bakış açıma göre ya her şey ama her şey mükemmeldir, veya tamamı değildir. 
En doğrusu olanı, olduğu gibi algılamak... Verdiğimiz her etiket bir kelimeyi beraberinde getiriyor ve kelimeler de anlatmaya çalıştıkları kavramın kendisi değil sadece temsilciliğini yapıyor. Bu sebeple Taoizm’deki gibi “Tao, Tao değildir.”

Mükemmellik adına verilen çabaya, bunun için özünüzden feragat edilenlere değer mi? Tüm zamanlarda, mükemmellik ve normallik uğruna kendiniz ve bedeniniz ile ilgili yarattığınız tüm yargıları, tüm halüsinasyonları yıkıp, yaratımını iptal etmeye gönüllü müsünüz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder