13 Eylül 2014 Cumartesi

The Fault in Our Stars

Hazel: Gus, aşkım, bu küçük sonsuzluğumuz için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. Sayılı günde bana sonsuzluğu verdim ve ben şükran doluyum.

John Green’in aynı isimli romanı The Fault in Our Stars’ın beyaz perdeye aktarılmış filmi Josh Boone yönetmiş. İlk filmi olan Stuck in Love’da dikkat çeken bir yapımdı:


Romantik ancak bir o kadar drama dolu filmin kahramanlarını The Spectacular Now filminin başrol oyuncusu Shailene Woodley ve Divergent’daki rol arkadaşı Ansel Elgort canlandırıyor. Gelelim iki oyuncunun da harika oynadığı filmin konusuna...

Gus da, Hazel da genç yaşta kansere yakalanmışlardır. Hazel bir parça içine kapanık bir hayat sürerken Gus ise daha eğlenen bir görüntü sergiler, derken ikisi birbirlerini hayatlarına çeker önce arkadaş olurlar.

Gus’ın tek korkusu unutulmaktır. O mümkün olduğu kadar çok kişinin onu hatırlamasını ister. Hazel başka türlü düşünür. O milyonları değil, tek bir kişinin onu hatırlamasını ister. Bunu da elde eder. Belki çok uzun bir sevgi değildir ama çok derin bir sevgidir bu.


Filmin herkesin çok beğeneceği romantizmi ve acıklı kısmı dışında özellikle dikkati çeken felsefesi ve metaforları... En önemli olanlardan bir tanesi kısa bir dönem içerisinden öleceklerini bildiklerinden olacak ki, ikisinin de bu dünyada tutundukları bir şey olmadığı gibi, maskeler de takmazlar... Bir nevi anda yaşayıp kendileri olabilmektedirler... Uzun ve hayat koşuşturmacası içerisinde yaşamaktansa kısa ama derin bir sevgi ile tanışıp, şükran duyarlar ve kısa sonsuzluğu yaşarlar.

Günün sonunda emaneten taşıdığı bedenleri bir gün bırakacak olan insanlar belki onlara göre daha uzun hayatları olsa bile Gus ve Hazel’in yaşadıklarını yaşayamayacak olabilirler.
Ya eğer biz de bu bakış açısı ile, sanki yarın bu dünyayı terk edecekmişiz gibi yaşasak, hayatımız nasıl olurdu? Kim olurduk? Kiminle olurduk? Neler yapardık? Nelere kıymet verirdik?


Filmimiz bir Shakespeare klasiği olan Romeo ve Juliet’de olduğu gibi bir sonla bitiyor...
Hazel: Ona uykuya dalar gibi aşık oldum; önce yavaş yavaş ve sonra birden derine...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder