13 Mayıs 2017 Cumartesi

Collateral Beauty

“Büyük nedeniniz nedir? Kesinlikle bir şeyler satmak için burada değiliz. Bağ kurmak için buradayız. Hayatın konusu insanlardır... Sevgi. Zaman. Ölüm. Bu üç soyut kavram yeryüzündeki her bir insanı bağlıyor. Koruduğumuz her şey. Sahip olmamaktan korktuğumuz her şey. Eninde sonunda kendimizi alırken bulduğumuz şey. Çünkü günün sonunda sevgiyi arzuluyoruz, daha çok zamanımız olsun istiyoruz ve de ölümden korkuyoruz.”
Çocuğunu kaybeden başarılı iş adamı olan Howard, artık yarı ölü gibidir... Kendi kendine sevgi, zaman ve ölüm’e ayrı ayrı mektuplar yazar ve postaya verir. İş ortağı ve diğer iki çalışan ona bu konuda yardım etmeye çalışır. Kendilerinin de bu üç kavramı temsil ettiklerinin farkında değillerdir.

Ortaklar bu üç konuda Howard’a cevap vermek için üç oyuncu yollarlar. Bu üç kişi Howard ile tanışırken, ortaklar da kendi yolculuklarına çıkarlar.

Zaman
Howard ilk mektubunda şöyle yazar:
“Zaman, tüm yaraları iyileştirdiğini söylüyorlar. Ama dünyadaki tüm iyi şeyleri nasıl yok ettiğinden bahsetmiyorlar. Güzelliği küle dönüştürdüğünden de...”
Zaman’ın cevabı gelir:
“Sevgi yaratımsa, ölüm yıkımsa, ben onun arasında hüküm sürenim... Kimse zamanı anlamıyor, Einstein, zamanın illüzyon olduğunu söylediğinde biraz yaklaşmıştı sadece... Sürekli şikayet halindesin, hayat çok kısa, oysa günler öyle uzun ki, oysa ben bir hediyeyim, nimetim, Ziyan ettiğin bir hediye... Ne için? Biliyor musun? Öfkeli mektuplar yazan ben olmalıyım aslında...”
Howard doğal olarak derin bir acı içerisindedir. Acı, keder ve öfke tüm hayatı kaplamış ve artık neredeyse hiç bir şey yapmamaktadır.


Acı ve mutluluk bir madalyonun iki yüzü gibidir. Tüm acıların sebebi ise korkudur... Korkumuz hangi tür olursa olsun, en dibinde kaybetme ve ölüm korkusu çıkacaktır. Ölmekten korkarak, yaşamı tamamen kaçırırız belki de... Kaybettiğimiz ne ise, ona sahip olduğumuzu düşünürüz. Belki de işe her şeyin geçici olduğunu hatırlatarak, hiç bir şeye gerçek anlamda sahip olamayacağımızı anlamak. İşte bu anlayış bizi kaybetme korkusunda özgürleştirir... Aynı durum hayatımız için de geçerlidir.

Acının da mutluluğun da, yaşadığımızın deneyimlerin sonucunda ortaya çıkan geçici  durumlar olduğunu idrak ettiğimizde, derinde kalıcı bir huzur oluşmaya başlar... Dalgalar yükselip alçalabilir, ancak okyanus hep oradadır.

Ölüm
Evrende var olan her şey birbirine bağlıdır. Herhangi bir şeyi tanımlamak için onun bağlamına bakmak gerekir. Resim için çerçeve olmalıdır. Renkleri algılamamız bile o rengin bulunduğu ortama göre değişir... Her şey görecelidir. Göreceli olması ikili bir dünyada yaşamamızdır. Aydınlık varsa karanlık olmak zorundadır. Hayat varsa ölüm de mutlaka vardır. Doğaya baktığımızda gördüğümüz şudur; ölümler yaşamın tekrardan yeşermesi için gereklidir. Bu bir döngüdür ve doğaldır. Kalıcı olan ise ruhumuzdan başka bir şey değildir.

Ölümden sonra ne olacağına dair nasıl fikirlerimiz olursa olsun, kalıcı olan tek şey öz varlığımızdır... Bu da ölümün sadece fiziksel olarak bir dönüşümdür... Elbetteki sevdiklerimizin yanından bu dünyada ayrılmak hüzünlüdür... Olması gerektiği şekilde vedalaşmak, kaderlerini anlamak ve onlara saygı duymak yapılması en makul yaklaşım olabilir...


Sevgi
“Mektubunda veda etmişsin, kimi seveceğimizi, kimin bizi seveceğini biz seçmeyiz demişsin. Bu da hayatta zayıf olduğun anlamına gelir. Hayatın kumaşı benim Howard, ben senin içindeyim, herkesin içindeyim. Eğer bu kabul edersen, belki yeniden yaşayabilirsin.”
Evrende bizi birbirine bağlayan sevgidir. Tüm duygu ve düşünceler zihinde oluşur; saf sevgi hariç... Bu sahiplenme, şehvet ve cinsellikten öte bir duygudur. Sevginin yeri kalptir... Diğer duygu ve düşüncelerdeki bozukluklar zihinsel hastalıklara veya organlarda hastalıklar sebebiyet verirken, sevgi akışındaki bir tıkanıklık, kalbimizi sızlatır...

Oysa sevgi her yerdedir; biz sevginin kendisiyiz... Biz ve doğa, bu sevgi bağı ile birbirine bağlıdır. Başımıza gelen bir çok olay belki de, bize bu bağı hatırlatmak için vardır. Her olay beraberinde “gizli bir güzellik” ile gelir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder