18 Şubat 2013 Pazartesi

The Master



Freddie: Ne iş yapıyorsun?
Lancaster: Yazar, doktor, nükleer fizikçi ve teorik filozofum. Ama her şeyden öte bir insanım, ümitsizce sorgulayan bir insanım, aynı senin gibi...
Bilincimizi ve billinçaltımızı bir bütün olarak düşünürseniz, bunun %95’ini bilinçaltı oluşturur. Bunun da temel yapı taşları, temel inançlarımız, 2 ila 6 yaş arasında atılıyor ve hayat boyu olumlu veya olumsuz yönde güncelleniyor.
Bu sebeple bazı sorunların nedenini bulmak için derinlere inmek ve onları serbest bırakmak gerekir.

İşte bu film, sorunlu bir kişiliği olan bir adamın (Freddie) savaş ortamında dağılması ve döndükten sonra hayatta dikişi tutturamamasını konu alıyor. Bir şekilde hayatına yol gösterici olacak kişiyi çeker (Lancaster) ve bir psikolojik yolculuğa çıkarlar.
Usta-çırak ilişkisinde, ikisi de birbirinden öğrenerek yollarına devam ederler.
Varoluşçuluk gibi akımlardan etkilenen film çok ilginç, izlemeye değer...


Oyunculara gelince...
Jön oynamak her zaman bir adım önde başlatır insanı, baş roldür; o noktaya gelene kadar bazı konularda kendinizi ispat etmişsinizdir. Peki, ya kötü adam? Bir Erol Taş’ı sokakta dayak yediği gibi zor rollerdir. İlk defa Gladiator filmindeki herkesin nefret ettiği kötü imparatoru oynayan Joaquin Phoenix, bu rolü ile muazzam bir başarı sergiliyor.
Kendisi, 1974 doğumlu, beş kardeşi de oyuncu. To Die For, U Turn, 8MM, Gladiator, Signs, The Village, Ladder 49, Hotel Rwanda, ve Walk the Line gibi filmlerde kariyerini sağlam bir noktaya oturtan Joaquin Phoenix, 2008’den beri sessizdi.
Gladiator ve Walk the Line’da Oscar’a aday gösterilmiş Phoenix tekrar Oscar’a yakın...



Diğer müthiş performans sergileyen Philip Seymour Hoffman, 1967’de New York’da doğmuş. Capote’daki rolü ile Oscar’ı kazanan Seymour, Charlie Wilson's War ve Doubt filmleri ile de Oscar’a aday gösterilmişti.

Yönetmen Paul Thomas Anderson ise nadiren sinema filmi yapıyor ancak yaptı mı da tam yapıyor; 3 dalda Oscar adayı Magnolia (1999) filmi insan yaşamını ve farkındalığımızı sallayan bir yapımdı. There Will Be Blood (2007) ise 8 dalda Oscar’a aday olup iki tanesini kazanan bir yapım oldu... ‘Az ama öz’ iş kalitesi bu olsa gerek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder