1 Kasım 2012 Perşembe

Neler Görünmezdir?

İnsanlık olarak genellikle görünmeyenden korkarız ve anlamakta zorluk çekeriz. En azından zihnimiz için görmek hayatta kalmak için en gerekli duyudur. Yüz binlerce yıldır bu şekilde gelişen beynimiz, bugünkü dünyada ise her şeyi anlamaya çalışıyor. Görmediğine ve anlamadığına ya inanıyor ya da reddediyor. 
Peki, evrende neler görünmez? Neleri göremiyoruz? Bir TED konuşmasında John Lloyd, göremediğimiz birçok şey sayıyor.

Öncelikle, çoğu zaman gördüğümüz sadece maddelerin yüzeyleri. Derinine indiğimizde boşlukla karşılaşıyoruz. Elektronların içine baktığımızda ise enerjiden ve ilişkilerden başka bir şey kalmıyor.


Sırada neler var? 
Yerçekimini göremiyoruz, uzun süre fark etmeden yaşamışız, halen de nedenini anlayamıyoruz. Gazları göremiyoruz. Gaz 16.Yüzyılda keşfediliyor. Sayısını bilmediğimiz galaksilerden ancak beşini görebiliyoruz. Işığı göremiyoruz, ışığın yansıdığı nesneleri görebiliyoruz sadece. Elektriği, Radyo dalgalarını, Zamanı...
Kendimize bakıyoruz, hücrelerimiz devamlı kendini yeniliyor. Değişik bölgeler, değişen hızlarda kendini yeniliyor. Her 7 sene içerisinde tüm vücudumuz tamamen değişmiş oluyor. Kendimizi beden ve beyin-zihin olarak tanımlıyorsak, o halde biz kimiz?

Edison'un, Sokrat'ın ve Kuantum Fiziği ile uğraşan birçok bilim adamının dediği gibi: "Sadece hiçbir şey bilmediğimizi biliyoruz."


Bu, bize en temel iki soruya götürüyor?
"Neden Buradayız?" ve "Burada Ne Yapmalıyız?"

John Lloyd bu sorular için iki filozoftan alıntı yapmış; biri Matematikçi ve Mühendis olan Wittgenstein"Buraya neden geldiğimizi bilmiyorum ama kesinlikle kendimizi eğlendirmek için değil."

Diğeri için Şair W.A.Jordan"Biz diğerlerine yardım etmek için buradayız, ama diğerleri neden burada onu bilmiyorum."

Bu mizah dolu açıklamalar bizim için yeterli mi? Özellikle Tanrı inancı olanlar için bu materyalist dünyada diğer görünmeyen ancak varlığına inandığımız kavramlar aklımıza geliyor; "ruh" ve "Tanrı"...



Bir bilim adamına göre neredeyse körüz ve hiç bir şey göremiyoruz. Oysa tüm Evren'i ve yaşamın devam etmesini sağlayan yüce bir güç mevcut. Bunu zihinsel seviyede anlamak mümkün gözükmüyor... Yaratılışı, yaşamı ve ölümü ancak sezgilerimize güvenerek irdeleyebiliriz. Oyun ve eğlence alanı olan Dünya'da, Tanrı'nın ruhundan bir parça taşıyan insanlar için bir lütuftan başka ne olabilir?

Evrene kıyasla, hem fiziksel olarak küçük bedenimiz, hem de zamansal olarak kısa olan hayat süremizi bu kadar ciddiye almak ve bizi kısır bir döngünün içine sokan koşuşturmacanın içine girmek hiç de akıllıca gözükmüyor. 

Öncelikle yaşadığımız tiyatronun farkına varmak ve zihinsel haz ve arzulardan kurtulmak için zihnin dinginleşmesi ve zihin ile özdeşleşmenin sonu ermesi şart. Ancak bundan sonra içimizden gelen ve keyif aldığımız meşgaleler bizim ve diğerleri için bir anlam ifade etmeye başlayacaktır. Ego öldüğünde yapılacak neyse bireysel çıkarların çok ötesinde olacaktır... Bu her ne olursa olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder